Gökçeyayla Köyü Yakapınar Köyü
|  ÜYE OL  |    ÜYELER  |    İLETİŞİM  |
   KESTİĞİ AĞACIN ALTINDA KALDI|    Restore Edildi...|    Askeri Üs Bulundu|    Keçiçayırı’nda kazı başlıyor|    Eshab-ı Kehf Yazılıkaya'da|    Frigya Canlanıyor|
 ANA MENÜ
Ana Sayfa Ana Sayfa
KiliseKöyü
İdare
CoğrafiYapı
Tarih
KültürYapısı
Adetler
Yemekler
Müzikler
Telefonlar
Sözlük
Kampanyalar Resimlerim
Ziyaretçi Defteri
Ekart servisi
Haber
Linkler
 KARAÇAY MENU
Karaçayca
KilisaHoy
Hoyİdare
Ceri
Havası
Tarihi
Caşav
Adetle
Aşarık
 HİT LİNKLER
 Karaçay Malkar (46)
 Tekman sitesi (39)
 Telefon rehberi (19)
 han ilçesi (16)
 TC Kimlik Numarasi (15)
 Beyazatlim (7)
 Vergi kimlik no sorma (5)
 HLKUwauA (0)
 innromatiof." size="1" face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif" color="#cc3300">UwbTERiUoN (0)
 NXDzPmjME (0)



ANKET

Sitemizi Nasıl Buldunuz?
Çok Güzel
68%  36
Güzel
11%  6
Kötü
8%  4
Çok Kötü
13%  7
ANKET SONUÇLARI
Ankete 53 kişi katıldı

  :::::: COĞRAFİ YAPI

BitkiÖrtüsü* Sular* Madenler* Ormanlar* ÇevreBilinci* Ekonomi* Avcılık*

ORMANLARIMIZ

     Özellikle son yıllarda dünya üzerinde varolan kaynakların kıt olduğu ve korunmalarının gerektiği konularında bir görüş birliği oluşmuştur. Dünyada insanları bu konuda düşünmeye ve görüş birliğine iten çeşitli sebepler vardır. İnsan, çevreyle ilişkisi içgüdüsel (yani hayvanlar gibi) olmayan, bilinçli tek canlıdır. Çevreyi korumak, güzel çevre yaratmak veya çevreyi yok etmek, kendi geleceğinin veyahut kendinden sonra gelecek nesillerin geleceğinin felaketini hazırlamak insanın elindedir.
      Dünyanın en büyük çölü olan Büyük Sahranın ki, yüzölçümü ülkemizin 11.5 katıdır, bir zamanlar gür ormanlar ve verimli topraklarla kaplı bir uygarlık bölgesi olduğuna insanın inanası gelmiyor. Bundan 4000 yıl öncesine kadar, şimdi hayali bile zor olan nehirler, göller, canlılar ve insanlar zenginliği plan bir yerdi. Sahranın ortasına doğru akan nehirler, yorulmadan alüvyon taşıdılar.
      Göller küçüldü, yok oldu, iklim değişti, yağmurlar azalıp nehirler kurudu.
Şimdi bu olayın daha küçük bir benzerini Orta Anadolu yaşıyor. Kış aylarında uzunluğu 50 km.yi bulan Tuz Gölü’nün en derin yeri 2 m.yi bulmuyor ve ülkemizin en az yağış alan bölgesi durumundadır. Çarşamba, Bafra, Karasu, Köyceğiz, Silifke ve Tarsus ilçeleri bundan 1000-2000 yıl önce birer limandı. Şimdi denizden 10-20 km içeride kaldılar.
      Biz bu olayları Han’a indirgeyip düşünelim: İngiliz Albayı M. Leake ve arkadaşları, 27 Ocak 1800’de Seyitgazi’den çıkarak yedi saat ötedeki Hüsrev Paşa Hanı’na (bu günkü Han) giderlerken büyük çam ormanlarından geçerler. William Francis Ainsworth 1839 yılının 10 Kasım günü Seyitgazi’den Bardakçı ve oradan Hüsrev Paşa Köyü’ne (Han) varır. O zamanlar Bardakçı ile Han arasındaki arazi büyük çam ormanları ile kaplıdır. 1886’da yöreyi gezen Radet, burada kapkara ormanlar bulunduğunu ve Phryg anıtlarının ormanlar arasında güçlükle görüldüğünü yazar. 1893 tarihindeki ikinci ziyaretinde ise pek çok ormanın yok olduğuna tanık olur. Leon, Hüsrev Paşa Hanı Köyü’nün ormanların tahribi ile yapıldığını yazar. Eserinde bu civardaki bir ormanın resmini verir. E. Chaput bir yorumunda; "Gerçi Doğu Phrygia bölgesinde insanlar ormanları çok tahrip etmişlerdir" diyor. 50 yıl kadar önce ilçemizden geçen bir gazeteci Mallıca’ya (ilçemizden bölünen bir köy) at arabası ile giderken ormanların gürlüğünden gökyüzünün görülmediğini yazar. Han’da ve bazı köylerimizde eskiden yapılan evlerde ve ahırlarda ne kadar büyük ağaçların, bol olarak kullanıldığını, hatta bazı yapıların duvarlarının dahi dev ağaç döşemeleri ile yapıldığını görmekteyiz. Bu gün böyle bir ağacı ormanlarımızın hiçbir yerinde görmek mümkün değildir. Sığınmak için konut, hayvanlara barınak, ekin ekmek için tarla, ısınmak için odun demiş dev çamları devirmişiz. Avlulara, ağıllara çit demiş çalı ve fundalıkların kökünü kazımışız. Bu kıyım günümüze kadar devam ede gelmiştir. Bu gün çabalayıp bir iş tutmak yerine, Pazar ve kahvehane harçlığına bir araba odun yeter diyerek kesime ve kıyıma devam edilmektedir. Tahsis odun yerine kaçak odun alan resmi kurum ve memurun varolabileceği beni son derece üzmektedir. İnsanın inanası gelmiyor ve biliyoruz ki Han, yüzyıllardan beri burada ve eski ticaret ve kervan yollarının birleştiği uygarlık merkezi; atalarımız yüzyıllarca orman ve çevre ile barışık yaşamışlar ve bize dev ormanları bırakmışlardır. Ancak biz, son 30-40 yıl içinde ormanlarımızı bitirecek hale getirdik. Hani Bardakçı ile Han arasındaki o dev çam ormanları? Bu bölgede bu gün tek dikili çam yok. Hani Phryg anıtlarının çevresindeki o kapkara ormanlar? Han Köyü’nün bulunduğu yer tarihte Çamlıbel’dir. Hani ilçe içinde bir tek çam? Bize ne oldu böyle? Durup dururken, birden bire niye düşman kesildik çama? İlçe merkezinde dikilen birkaç çam fidanının tepesini neden daha dikildiği gün kırıyor veya koparıyoruz? Orman içinde muhafazaya aldığımız birkaç fidanın tellerine çaktığımız kazıkları neden kesip de tavuk veya et kızartıyoruz? Çevrede hiç mi çalı çırpı yok? Bu gerçekten bir kasıt mi, bir hainlik mi? Millet ayni millet, soy ayni soy! Ağaca karşı bu ani düşmanlık niye? Bize ne oldu?
      Biz, bizden sonrakilere "çöl" mü bırakacağız?
      Devletimiz göletler yapıyor, toprak sulansın diye. Devlet orman yapmaya çalışıyor ama, her yere yetişemiyor. Yetiştiği yerleri de biz yok ediyoruz. Orman yok oldukça toprak kayması artıyor, planlanandan önce göletlerimiz toprakla dolacaktır. Göletlerimiz iş göremez hale gelecektir. Devletin milyarları, trilyonları heba olacaktır. Dünyada her gün 110.000 hektar orman yok edilmektedir. Bizdeki orman kıyımı da azımsanmayacak kadar çoktur. Biz Han İlçesi olarak payımıza düşen yok etme miktarını bağışlayalım istiyorum. Biz ormanlarımızı "yok etmeyeceğiz, yok ettirmeyeceğiz" diye bağıralım istiyorum. Ormanlarımıza bahçemizdeki soğana, marula, patatese verdiğimiz kadar da olsa bir değer verelim istiyorum. 20 yıllık bir ağaçtan 60 kilo kâğıt elde edildiğini unutmayalım.
      Türkiye’nin her yıl Kıbrıs Adası büyüklüğündeki toprağı erozyonla kaybettiğini unutmayalım.
      Ormanı bilelim, ormanın ne olduğunu anlayalım. Ormanı iyi tanırsak eminim ki ona kıyamayacağımızı da anlarız. Orman medeniyetin ölçüsüdür. Orman ülkenin iklim düzeni, su rejimi, su kaynakları, toprak verimi, bitki örtüsü, insan sağlığı ve yurt savunması bakımından vaz geçilmez parçasıdır. Yeşil orman sahası kirli havanın filtresi, oksijen deposudur. Orman tabii güzelliklerin kaynağıdır. Evde, işyerinde, sokakta ağaç ve ağaç ürünleri. Günlük hayatımızın vaz geçilmez birer parçasıdır. Ağaç, cebimizde mendil, soframızda kaşıktır.
      Ağaç, parmak uçlarımızda kürdan, avuçlarımızda kibrittir.
      Ağaç, parmaklarımızın arasında sevdiklerimize mektup ve şiir yazan kalemdir.
Orman toprağın asil bekçisidir.
      Orman, hayattır.
      Orman, bülbüllerin, kanaryaların ve milyonlarca canlının yuvasıdır, barınağıdır.
     Teneffüs ettiğimiz havadan, içtiğimiz suya, okuduğumuz kitaba kadar her şey ağaç ve ormanın temsilcisidir. Ormanı kaybeden toprak yurt olma özelliğini de kaybeder.
     Orman teknik yöntemlerle işletildiği taktirde daima kendini yenileyen, diğer bir deyişle tükenmeyen bir kaynaktır. Odun, sobamızda ateştir, soğuk günlerimizin sıcak dostudur.
      Orman, reçine, sığla yağı, tanen, çıra, defne yaprağı gibi 6000 çeşit ürünün anasıdır.
      Orman tükendiği zaman, ormanla ilgili bazı faydaları hiçbir yerde bulamayız ve satın alamayız.
      Orman, yağan kar ve yağmuru ağaçların tepeleri, yaprak ve dalları, nihayet toprak üstündeki diri ve ölü örtüsü vasıtasıyla tutulmasını, yağan yağmurun anında değil, yavaş yavaş toprağa sızarak, su kaynaklarının verimliliğini ve devamlılığını sağlar. Orman, toprağı, yıkanmaya karşı korur. Akarsuların çamur ve kumla dolmasını önler.Toprağın rüzgâr ve fırtına ile savrularak dağılmasını önler, ayrıca kumulları stabl hale getirir. Orman, havanın sıcaklığını kış ve yaz aylarına göre, insan sağlığına daha elverişli şekilde ayarlar. İnsanın solumu için gerekli oksijenin sağlanmasında ormanlar ve ağaçlar dünyanın denizlerden sonra gelen oksijen üreten doğal kaynaklarının en önemlisidir. Gaz, duman, buhar ve toz şeklindeki maddelerin azaltılmasında orman, doğanın doğal süzgecidir. Havadaki mikrop sayısı, orman ve park alanlarında, açık alanlardan daha düşüktür.
      Aşırı şehirleşmiş ve şehirde yaşamanın insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkinin en iyi şekilde giderilmesi, sakin ve temiz havada, tabiatın yeşil güzellikleri içinde dinlenme ile mümkündür. Bu ortamı ağaç ve orman en iyi şekilde sağlar. Yani orman, ruhumuzun da gıdasıdır.
      En güzel türküleri, şarkıları ve ninnileri bize orman söyler.
      Ormanın verdiği tatlı uykuyu, dinlenmeyi dünyanın en güzel yatakları veremez.
Yorgun gözleri hiçbir gözlük orman kadar dinlendiremez.
      Orman içinde bir dere kenarında koklanan bir nane, bilim adamlarının anlattıklarına göre insan zekâsını yüzde beş oranında açar.
      Yemeklerimize kattığımız, çayını zevkle içtiğimiz kekiği ormanlarımızdan toplarız. Hastalıklarımıza çare olan ilaçların kökeni orman ürünleridir.
     Çamın yalamuğu şifa kaynağıdır.
     Çam sakızını çiğner midemizi rahatlatırız, yaralarımıza sararız.
     Ormanlarımız olmasa nerede piknik yapar, nasıl vakit geçiririz?
Ağaçlandırma gibi ormancılık faaliyetleri ile, işgücü potansiyeli oluşturularak ekonomik katkı elde ederiz. Ormanın faydaları hakkında bir roman kalınlığında kitap yazabiliriz.
     Bu kadar düşman olmak, bindiğimiz dalı kesmek, kendi kuyumuzu kazmak değil midir?
Biz bu kadar nasıl duyarsız olabiliriz?
     Tarihte, Han’da son yıllara kadar sel görülmemiştir. Üstelik kapkara ormanlar, daha fazla yağmur çektiği halde... Bol yağmurlar "Yeşil Vadi"ye düşmüş, toprak sulanmış, verim artmış, dünyanın en zengin üzüm bağları, meyve bahçeleri yetişmiş, taban suyu bollaşmış, tatlılaşmış... Romalılar bu bölgeye "Phrygia Salutaris" yani "Sağlıklı Frigya" demişler. Orman bitmiş, bölgenin sağlığı da gitmiştir. Bölgede oksijen kalmamıştır. Her gün başımız ağrıyor diyoruz. Phrygler zamanından beri taban suları yedi metre aşağıya çekilmiştir. İçtiğimiz suyun kireci neredeyse gözle görülebilecek kadar çoktur. Artık seller başıboş geliyor. Önceki yıllarda gelen selleri hatırlayalım. Dağlardan kaptığı vatandaşımızı çarşının ortasına kadar getirip bırakmadı mi? Artık bölgemizde ölenlerin yüzde seksen-doksanı kanserdendir.
İşte ormanlarımızı bitirdik, kendimize ettik.
     Ormanların yok oluşu, seli, kanseri, felaketi getiriyor.
Toprağın korunması ormanla mümkündür. Orman, tarımın, tarım alanlarının sigortasıdır. Yok olan orman sahalarında otun bile bitmesi mümkün değildir. İlçemizin çevresini bir gezip görelim. Sel yatağı dereler insan boyunu aşacak kadar derinleşmiştir. Bu sahalardan giden toprak ekin alanlarımızdır. Verimli topraklardır. Bir santim kalınlığındaki toprak tam bin senede oluşuyor. Ormanlarımızı bitirince bin senelik bir oluşum bir çırpıda akıp gidiyor. İşte son 30-40 yıl içindeki seller verimli topraklarımızı bitiriyor. Bir çam 80-120 senede yetişiyor. Böyle bir çamı, hele onu birkaç yaşındayken kesmek, bir cinayettir ve "geleceğimizi kesmek"tir.

Yaklaşık yüzyıldır durmadan kestik.On snedir korunan ormanları görünce seviniyoruz. Zamanında korusaydık bu günkü sevincimiz dünya çapında bir gurura dönüşürdü.
     Biz kendimizi ve çocuklarımızı "kesmeye değil, dikmeye" alıştıralım.
     Han’ın kurtarılması, geliştirilmesi ekonomik düzlüğe çıkarılması bir noktada ormana önem vermekle, ormanı korumakla ve geliştirmekle mümkündür. Geliştirilen, korunan ormanla Han’ın her ailesine ekonomik katkı sağlanacaktır. Bu vesile ile ilçemize bir orman ürünleri deposu kurulmalıdır. Böylece orman ürünleri ve yakacak, yerinden ve daha ucuz olarak halka intikal edecektir. Bu depoda birçok genç ve işsiz çalışacak, aile bütçelerine katkı sağlayacaklardır. Orman ürünlerinin taşınmasında ilçemizdeki vasıta sahiplerinden istifade edilecek, onlar da iş bulacaklardır. Orman ürünlerinin ihalesi ilçemizde yapılacak, ilçe ekonomisine katkı sağlanacaktır.
     Bu tip gelişmelerin ilçemizde yaşanabilmesi için her şeyden önce ormanlarımızı yeniden o eski dönemlerdeki haline getirmeliyiz. Yeniden geliştirilen ormanlarımızın faydaları bu kadarla da kalmayacaktır. İlçemiz yeniden doğal güzelliğine kavuşacak, sularımız yeniden bollaşacak ve tatlılaşacak, ilçenin bozuk olan oksijen durumu yeniden düzelecek, baş ağrılarımız kalmayacak, bizi sık sık rahatsız eden, içimize korku salan kanser illeti yakamızı bırakacaktır. Bütün bunlar bizim için o kadar da uzak değildir. Yeter ki elimize bir fidan alıp onu dikelim ve koruyalım. Çocuklarımıza fidan dikme alışkanlığını aşılayalım. Onları vatana, millete faydalı evlatlar olarak yetiştirelim.
Aslında bizler kötü insanlar değiliz. İnanıyorum ki, "çam"a da düşman değiliz. Belki de az bir çaba ile bu alışkanlığımızı terk edeceğiz. Belki de içimizdeki bu tembelliği atacak, yeniden bir hevesle işe dört elle sarılacak, ilçemizi kurtaracağız.
     İlçemiz küçücük bir ilçe, daha kuruluş aşamasında. Böyle bir ilçenin geliştirilmesi, güzelleştirilmesi çok daha kolay olacaktır. Atılan her adim anında göze batacaktır. Her yapılan iş vatandaşın gözünde büyüyecek, onu mutlu edecektir. Yapılan işlerle sevinmek, mutlu olmak istemez miyiz?
Haydi öyleyse içimizdeki şeytani kovalım. Haydi hep birlikte Türkiye’nin en güzel, en şirin ilçelerinden birini kuralım. Örnek olalım. Haydi yeniden, "Sağlıklı Frigya"yı yaratalım.

HAN İLÇESİ'NDE ORMAN VARLIĞI

İlçemizde orman teşkilatı yoktur. Çifteler Orman İşletme Şefliğince takip edilmektedir. 400.000 dekar yüzölçümlü ilçemizin 279 km2lik alanı şefliğin sorumluluk alanındadır. Geriye kalan saha Kırka ve Afyon işletmelerinin sorumluluk alanındadır. Orman alanı arazinin ortalama % 40 ını kapsamaktadır.
Toplam orman ve fundalık alan 212.500 dekardır.


Koru Bozuk
Normal
4.988 dekar
4.375 dekar
Baltalık Bozuk
Normal
37.982 dekar
26.300 dekar
Toplam
Orman Alanı
----- 119.045 dekar
Açık Saha ----- 160.687 dekar
Genel
Toplam
----- 279.732 dekar

GÖKÇEYAYLA'DA ORMAN VARLIĞI

Köy genelinde ormanlar çam ve meşe korulukları biçimindedir. Yok edilmiş orman alanlarında çalılık ve fundalıklar mevcuttur. Bazı bölgelerde tahripten arda kalan tek tük, bazı kesimlerde de toplu halde ardıç alanlarına rastlanır.
Eskiden bol olan kavak dikimi son senelerde yok denecek kadar azalmıştır. Ormanlık alanlarda bol bulunan kuşburnu ağaççıkları yabani halde yetişmektedir. Köyün hemen her kesiminde görülen kuşburnu, ehlileştirilmek ve bahçe haline getirilmek suretiyle ekonomik yönden gelir elde edilebilir. Yine ormanlık bölgelerde bol miktarda bulunan yabani ahlat ağaçları da son senelerde tükenmeye yüz tutmuştur. Kesimi serbest olan bu ağacı vatandaşlar yakacak olarak kullanmak için kestiklerinden soyu tükenmek üzeredir. Bu ağaçların da korunmaya alınmasında fayda vardır. Çünkü bu ağaçlar da bitki örtüsünün bir parçasıdır.
Ormanlarda erik, alıç ve az miktarda da fındık ağaçlarına rastlanır.



ÜYE GİRİŞİ
Üye Adı :
Şifre : 

Beni Hatırla


ØYeni Üye ×

Ø Şifremi Unuttum ×

DESTEKLEYENLER
HAVA DURUMU
DUYURU

 ACI KAYBIMIZ
Yakapınar Köyünden merhum Şaban ve merhume Fehmiye Ağırcan'ın kızları ve yıllardır öz evladımız gibi yuvamızda bağrımıza bastığımız Biricik canımız, g
 Restore edildi.
Yazılıkaya Köyü İlkokulu restore edilerek turizme açıldı. Yazılıkaya Köyü'nde bulunan çok az sayıdaki öğrenci taşımalı eğitime tabi tutulup Kayı köyü
 Ziyeretçi defterine
Ziyeretçi defterine siyasi içerikli ve birbirimizi asagliyaci yazilar yazilar yazmiyalim lütfen

SON EKLENEN 5 RESİM

kilise
5/25/2010 Genel görünüm0
ºorga
5/25/2010 ºelale0
Cami
5/25/2010 Köy camisi0
kilise
5/25/2010 Kooperatif binası0
kilise
5/25/2010 Genel görünüm0

DESTEK OLUN

belgesel site

Üye İstatistikleri Bugün Doğan Üyeler Bu Ay Doğan Üyeler Sayaç Online Üyeler
En son üyemiz : muratyesil
Bugün hiç kimse üye olmamış
Toplam 122. kişi üye olmuş
Doğum Günü Olan Üyeler Doğum Günü Olan Üye Yok
 
Otomotiv Öğretmenliği silpagarulu,  Nick,  ozden,  ayseeldemir,  Merallca,  NERMiN,  cegetbavur,  Yavuz,  ozlem yesil,   

Aktif :
Bugün:
Toplam:

muratyesil, By_ERoiN, patcah, ayseeldemir, hanzade, casuv, kistik, mira, aycarik, turna, kapkaranitorunu, maral, ayirla, kurt, musa_bicaksiz, BUCAY, mamixz, dikenli_bahce, tartukulu2, deltafly, deltoro, mustafapetek, kurmannamik, tavlu46, muhak, veysel, silpagarulu,

© kilise portal
Copyright © 2007 - 2008 tüm hakları saklıdır
Sayfa oluşumu: 0.28125 saniye
Web hosting by Somee.com